İstanbul'un su sorunu günden güne artıyor. Sadece İstanbul değil, tüm Türkiye'de kirlilik ve su sıkıntısı gündemde. Hastalıklar artıyor, tehlike büyüyor. Peki ne yapılmalı, kirlilik önlenebilir mi? Bu sorun çözülebilir mi? Prof. Dr. Osman Müftüoğlu konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Suyunuza dikkat! Her şeyin başı olarak düşündüğümüz sağlık ve insanın en çok ihtiyacı olan su… Prof.Dr.Osman Müftüoğlu “YAŞASIN HAYAT” adlı kitabında sağlıklı bir su içmenin koşullarını açıklıyor. ”Evlere monte ettireceğiniz “ters ozmos” su arıtma sistemiyle şehir suyunu arıtarak elde edeceğiniz suyu güvenle içebilirsiniz.” “ Sağlığınız için her gün en az 2 litre güvenilir kaynak suyu ya da filtre edilmiş su içmelisiniz. Ters osmos (reverse osmosis) yöntemiyle filtre edilmiş su arıtma yöntemi en güvenilir olanıdır.”
İNSANLAR EVDE NE YAPMALI NASIL ÖNLEM ALMALI
Damacana suların sağlıklı olup olmadığı senelerce çok tartışıldı. Bu konuyla ilgili ciddi kaygılar var. Koşullar doldurum şekillleri ve nerede bekletildikleri çok önemli. Doldurum temiz olsa bile, bir damacana güneş altında bekletilirse, plastikler zararlı hale gelebiliyor veya suya zararlı maddeler karışabiliyor.
SU ARITMA SİSTEMİ KULLANILMALI
Benim önerim, apartmanda oturan insanların toplanarak çok pahalı olmayan su arıtma sistemlerini kurmaları ve kullanmaları. Bu arıtma sistemlerine güvenmeli ve kullanmalı. Bu sistemi alamayacak insanlar ise suyu kullanmadan evvel kaynatmalı ve daha sonra kullanmalıdır. Müftüoğlu, Türkiye genelinde çok ciddi bir susuzluk sorunu olduğunu ve gerekli önlemlerin alınmaması halinde sorunun çok daha fazla büyüyeceğini belirterek şöyle dedi: Nüfus sayısı arttıkça, su kullanımı fazlalaştıkça sorun daha da büyümekte. Arıtılan suların çok süratli olarak ve dinlendirilmeden kullanıma sunulması bu sorunu ortaya çıkarıyor. Melen Çayı'nda da bu sorun ortaya çıkıyor. İstanbul'un barajlarına Düzce'den kanalizasyon pompalanması, İzmir'de arsenik içeren suların kullanıma sunulması çok ciddi sorunlardır. Gerekli önlemleri almazsak, eğer bizler birer savaşçı olmazsak şimdi suyumuzu kaybederiz, daha sonrada havamızı ve çevremizi kaybederiz. Belediyelerin de bu konuda daha açık sözlü olmaları ve sorunu gizlemekten çok sorunu ortaya çıkarmalı ve çözüm üretmeleri gerekir.
SADECE İÇMEK DEĞİL, YIKAMAKTAN DA MİKROP KAPABİLİRİZ
Musluktan su içmemek sounu bitirmiyor. Meyve sebzeleri yıkadığımız su dahi kirliyse o mikroplar yine vücuda girecektir.
SU OLMAZSA OLMAZDIR
Su sağlık açısından çok önemlidir ve olmazsa olmazımızdır. İnsanın hayatını sürdürebilmesi ve sağlığını korulabilmesi için bol su içmesi gereklidir. Suların içeriği hep aynıdır. Önemli olan içindeki maddelerdir. Suyun mineral ve organik yapısının sağlıklı olması gereklidir.
DEPREMLER YERALTI SULARINI ETKİLİYOR
Türkiye'de diğer önemli bir konuda yeraltısuları. Türkiye'nin deprem bölgesi olması, yeraltı sularını da etkiliyor. Depremler, suyun mineral yapısını değiştirebiliyor. Bu konuya fazla dikkat çekilmiyor ancak, bugün arsenik seviyesi normal olan bir suyun 1 sene sonra seviyesi yükselmiş olup zararlı bir su haline gelebiliyor. İshal vakaları günden güne artıyor. Bu kirlilik önlenmezse bu sorun daha çok büyüyecek ve başka hastalıklara da yol açacaktır. Bundan birkaç sene önce çok bilinenve çok tarihi bir yerin, Orta Anadolu'ya ait suyun yapısında değişiklik tespit edildi. Yani sağlıklı olan bir suyun zaman içerisinde yapısının değişip zararlı hale gelebiliyor.
SAĞLIK BAKANLIĞI ACİL ALARM VERMELİ
Sağlık Bakanlığı bu konuda acil alarm vermeli, işin ciddiyetini halka anlatmalı ve acil önlemler alınmalıdır. Böyle giderse bugün suyumuzu, yarın çevremizi kaybedebiliriz.
SIKINTILAR GÖRMEZDEN GELMEMELİ
Su sıkıntısı arttıkça belediyeler sıkıntılar görmezden geliyor ve sorunu halktan gizlemeye çalışarak en büyük hatayı yapmaktadır. Belediyelerin en kısa zamanda önlem alması gerekmektedir. Suyun dağıtımları ve kullanımı ile denetimler artmalı ve sıklaştırılmalıdır.
Doktor Mehmet Öz , Amerika’da yaptığı halk sağlığı programında ABD Tüketici Çevre sağlığı biriminde çalışan Doktor Urvasi Rangan ile Su arıtma cihazları ve damacana sular hakkında konuştu. Dr. Urvasi Rangan taşıma sular yani Damacana ve pet şişe suların zararlı olduğunu bu tür ticari sular yerine çeşme sularında arıtılarak kullanılması gerektiğinin altını çizdi. Dr. Urvasi Rangan ve Dr. Mehmet Öz özelikle hangi su arıtma türlerinin hangi tür sularda kullanılması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde programda inceledi…
Uzm. Dr. Ender Şaraç (Sağlıklı Yaşam Uzmanı): Şu an arıtma suyu içiyorum. Hem iş yerinde hem evimde arıtma cihazım var. Filtresini kontrol ediyorum. Bu konu netleşene kadar imkânı olanlar evlerine iyi ve güvenilir bir filtre cihazı taktırabilirler. Günde en az 2 şişe cam şişede maden suyu içilebilir. Maça gittiniz, arabayla yoldasınız, arabada oruç açacaksanız küçük pet şişeler kullanılabilir. Suların çok satıldığı, hızlı sürkülasyonun olduğu yerden pet şişe alın. Beklememiş, taze olsun. Kaynar suyu ile yıkanmayın kaynar su ile yıkandığınızda klor ve arsenik var ikisi birleşiyor kanserojen madde açığa çıkıyor onun için ılık su ile yıkanın devlet enfeksiyon olmasın diye kloru basıyor Amerika’da yapılan araştırmalarda arseniği ve kloru tutan faydalı su arıtma cihazlarının tek kötü yanı magnezyumu da tutuyor ve magnezyumsuz su içiyorsunuz dedi.
AŞAĞIDA okuyacağınız satırlar pek hoşunuza gitmeyebilir. Kendinizi kötü, hatta rahatsız hissedebilirsiniz. “İyi de, ne yapacağız” diyebilirsiniz. Çünkü ben de aynen sizin söylemeniz muhtemel bu cümleyi söyledim, aynen bu yazdıklarım gibi hissettim. Yine de sizleri sevdiğim için, bunları yazmak zorundayım.
Önceki gün, bir yakınımın ameliyatı için, Türkiye’nin önemli hastanelerinden birindeydim. Ameliyat sonrası, alanında Türkiye’nin değil, dünyanın en iyilerinden biri ve çok da eski dostum olan doktorumuz geldi. Ameliyatla ilgili bilgi vermek üzere. Konuşurken, önümdeki masada duran “pet” şişeyi alıp açtım ve bardağıma su doldurmaya başladım. Profesör doktor uzandı. Elimden pet şişeyi aldı. Suyu doldurduğum bardağı aldı. Görevliyi çağırdı. Pet şişeyi çöpe atmasını, bardağı da lavaboya boşaltmasını söyledi. “Benim dolabımdan cam şişede bir su getirin” dedi.
“Ne oldu hocam, sular zehirli de bizim haberimiz mi yok” dedim şaşkınlıkla. “Keşke zehirli olsa. Panzehiri olur, ilacı olur. Bunlar zehirden beter” dedi ve anlattı. “Son yıllarda kanser olaylarında büyük patlama yaşanıyor. Çok ileri yaşlarda ortaya çıkması gereken bazı kanser türleri, çok erken yaşlarda görünür oldu. Yaşlılarda görülecek lenfomalar, gencecik insanlarda peydahlanıyor. Kemik kanserleri, kemik iliği tümörleri sık sık karşımıza çıkıyor.” “Biliyoruz hocam. Çevre koşulları, hormonlu gıdalar. Her şey kanserojen” dedim. “Evet” dedi. “Bu pet şişeler hepsinden daha kanserojen.” “Bütün dünya kullanıyor” dedim. “Medeni ülkeler giderek daha az kullanıyor” dedi. “Bu pet şişelerdeki sular 2 haftadan uzun süre şişede kaldığı zaman, şişenin içindeki zararlı maddeleri çözüyor ve suya karışmasına neden oluyor. Bunlar hücre yapılarına çok ağır zararlar veriyorlar. Her gün yavaş yavaş bozuyorlar.
Eğer iki haftalıktan daha yeniyse bunun içindeki su, iç. Ama iki haftalıktan daha eski ise içme.” Hemen önümdeki açılmamış pet şişeyi aldım. 2 aylıktı ve son kullanma tarihi olarak 10 ay sonrayı gösteriyordu. “Bu şişeler kısa süreli saklama için uygun. Ama uzun süreli saklamalarda çok zararlı.” “Peki ne yapacağız?” dedim. “Cam şişe kullanacağız. Cam şişede su alacağız. Her türlü gıdayı cam şişe içinde talep edeceğiz.
Hem çevreye daha az zararlı, hem de sağlığımıza.” “Maliyeti yüksek ama” dedim. “Kanserin tedavi maliyeti daha mı düşük? Aksine çok daha yüksek. Bütün hayatın boyunca cam şişe kullansan, bir kanser tedavisinin onda biri maliyeti bulmaz. Artık kanserleri büyük ölçüde tedavi edebiliyoruz ama yüksek maliyetli oluyor. Hastayı da harap ediyor.” “Hadi küçük şişeleri cam şişede hallettik, ya damacanaları ne yapacağız. Onlar da pet benzeri bir madde değil mi?” Profesör doktor daha da kötü konuştu. “Oradaki sorun daha büyük. O damacanalar birden fazla kez kullanılıyor. Ve onları temizlemek için, deterjanla yıkanıyor genelde. İçinde kalan deterjanı temizlemek için en az üç damacana su kullanmak gerek. Sen o damacanaların üç damacana suyla yıkandığını düşünüyor musun?” diye sordu. “Düşünmüyorum” dedim. “Demek ki damacanadaki suyla birlikte deterjan da içiyoruz” dedi. Çocukluğumu hatırladım. İstanbul’da hasıra sarılmış cam damacanalar içinde Beykoz’dan gelme sular satılırdı. “Eskiden vardı cam damacanalar” dedim.
“Talep edelim yine olur. Cama dönmekten başka çare yok. Yoksa her gün kendimizi bile bile öldürüyoruz. Sigara içme kanser olursun kampanyaları yapılıyor. Bunların yanında sigara masum kalır” dedi. İçim karardı doğrusu. Ama artık eve pet şişe sokmama kararı aldım. Bu kararı da sizinle paylaşmam gerektiğini düşündüm. Hepimizin çocukları için.